Fausto Zonaro 18 Eylül 1854 yılında İtalya’nın
Padova kentinin küçük bir mahallesi olan Masi’de orta gelirli bir ailenin çocuğu olarak doğdu.
1854-1888 yılları arasında hayatı
doğum yeri Padova ile resim sanatını geliştirmeye çalıştığı Roma, Napoli ve Venedik
kentlerinde geçti; Babası gibi bir inşaat ustası olması düşünülen Zonaro’nun
yaptığı çizimlerin çok güzel olması nedeni ile, ailesi resim eğitimi alması
için onu ilk önce Lendira da bulunan
Teknik okula, daha sonra Verona da bulunan Akedemi’ye yollamıştır. Teknik okul
ve Akedemiyi bitiren Fausto Zonaro, Venedik
kentinde küçük bir sanat okulu ve stüdyo açmıştır. Venedikte ki sanat yaşamı
süresince sürekli Napoliye gidip
gelmiştir.
1883 yılında, 29 yaşında iken Milano kentinde açtığı sergiyi , 1884 ve 1887
yıllarında Venedik ile Napoli kentlerinde açtığı iki sergi takip etmiştir. Yaşantısının 1883-1887 yılları arasını Venedik ve Napolide
geçirmiştir. Bu dönemdeki çalışmaları Venedik, Napoli ve çevrelerini peysaj ,
portre ve sosyal olayları yansıtan eselerdir.
Venedik ve Napoli sergilerinden resimler ; (İnci
dizen kadın ve Gelincikler) (1883-1887)
1888 yılında 34 yaşında iken büyük
umutlarla Paris’e gitti. Empresyonist ressamlar ile çalıştı, atölye açtı, resimler
yapmaya başladı, ders vermeye başladı, Kendisi üzerinde büyük etkisi olacak öğrencilerinden
Elisa Pante ile tanışarak, onla beraber
yaşamaya başladı. Elisa ile beraber okudukları İstanbul ile ilgili kitaplardan etkilenerek
bundan sonraki hayatlarını İstanbul’da sürdürmeye karar
verirler. İstanbul’a ilk önce daha sonra evleneceği sevgilisi Elisa gelir, iki,üç ay sonra da kasım ayında Fausto
Zonaro da sürekli yaşamak üzere istanbul’a gelir. Kişisel kaygıları, merakı, daha güvenli bir
ortam ve Pazar arayışı, Zonora’yı 1891
yılında İstanbul a gitmeye yöneltmiştir
Venedik ve Napoli sergilerinden resimler (Kraliyet Ortamı ve
Düş gören Kadın) 1883-1887
1891 yılında, 37 yaşında İstanbul’a gelen Zonaro sanat hayatının en
verimli ve üretken dönemini İstanbul da
geçirecektir, Ancak İstanbula gelen Zonaro’yu , bu kente iki ay önce gelen
sevgilisinden başka tanıyan kimse yoktur. Tanımadığı ve tanınmadığı bir ortamda
tek başınadır Zonara. İstanbul a gelirken “İnci Dizen Kız”, “Düş Gören Kadın” ile
diğer iki üç tablosunu da beraberinde getirmiştir. Düş gören kadın tablosuna hayatı
boyunca ayrı bir önem vermiş, kimseye satmamış ancak 1909 da tablo şehzade
Abdülmecit efendi tarafından satın alınmıştır. Resim şu anda Ankara Devlet
Resim ve Heykel müzesinde sergilenmektedir.
İstanbuldaki ilk günlerinde vaktinin
büyük çoğunluğunu sevgilisi Elisa ile geçiriyordu. Her konuda kendisine yardımcı olan Elsa ile İstanbula geldikten bir yıl sonra sonra 1892
yılında İstanbul Saint Espirit kilisesinde evlenirler. Evlendikten sonra ilk
evleri Taksim yakınlarında Ayazpaşa mezarlığı yakınlarında ahşap bir evdir, İlk
çocukları Faustone 1893 yılında bu evde dünyaya gelir. İstanbul’da yaşarken, İtalya
da kalan annesi ile hiç ilişkisini kesmemiş, Saray ressamı olduktan sonra her
yıl iznini İtalya’da annesinin yanında geçirmiş ve her seferinde onun resmini
yapmayı adet haline getirmiştir.
İstanbulu ve hayatını resim eden Zonaro,
1893 yılından başlayarak bir yandan da İstanbul’da
yaşayan diplomatlar ve ailelerine resim dersleri vermeye başladı. İstanbul’da,
o dönemde yaşayan bir çok kordiplomatik kişi
ve ailesi Zonarodan resim dersleri aldı.
Zonaronun ismi bu şekilde kısa sürede İstanbul elit zümresi içerisinde
yaygınlık ve saygınlık kazanmaya başladı. İstanbul’da yaşayan bütün yabancı misyonların
onu tanıması yanında, 1893 yılında Osmanlı Müze müdürü Osman Hamdi bey Sultan
Abdülhamit’in en yakını olan Saray teşrifat müdürü Münir Paşa tanıdıkları
arasına girmiştir. Zonaro, Münir Paşa vasıtası ile Yıldız sarayına davet
edilir. Artık Osmanlı’nın en yüksek yöneticilerine, elitlerine, entelektüellerine çok yakındır. Zanoranın en etkilendiği
kişilerden biri Osman Hamdi Bey olmuştur.
Osman Hamdi Bey zarif kişiliği ve derin kültürü ile Zonaro’yu çok
etkilemiştir. Zanora Osman Hamdi Beyi “ Saygın bir alim, sevecen rahat ve olgun
bir insan “ olarak tanımlamaktadır.
Osmanlı resim sanatının kurucularında Ali Rıza Hoca da Zonaro’ nun
dostları arasındadır ve Ali Rıza hocanın da bir portresini yapar.
İngiliz büyük elçisinin kızının düğünü -1896
1894 yılında geçim sıkıntısını tam olarak üzerinden atamayan
Zonaro ailesi, aynı zamanda atölye olarak da kullanacağı, Cihangir in dar sokaklarından birinde iki
katlı ahşap bir eve taşınmıştır. Bu evde
daha sonra çok iyi dost olacağı, her konuda uzun verimli sohbetler yapacağı,
ressam, müzisyen, yazar, sanatkar Celal
Esad Arseven ile tanışır. Celal Esad Arseven çok iyi Fransızca konuşmaktadır.
1891-1894 yılları arasında Zanora
çalışmalarını büyük çoğunlukla açık havada, kendi atölyesinde hazırladığı ahşap
panolar üzerinde yaptı, 40-45 cm ölçülerindeki bu panolar, tuvale göre hem daha
sağlamdı ayrıca taşınmaları ve
korunmaları daha kolaydı. Zonara bu resimlerini Yüksek kaldırımdaki Zellich
kitapevinde satılmak üzere sergiledi. Bu resimleri çoğunlukla yabancı turistler “İstanbul
hatırası “ olarak ucuz fiyatlar ile alıyorlardı.
Zonaro’nun 1891-1894 dönemi, ahşap panolar üzerine yaptığı İstanbul
resimleri
1894 yılından itibaren Zonaro’nun
verimliliği daha da arttı. Bu yıllarda İstanbul’u en dip köşelerine kadar
dolaşan Zonaro kent yaşamı ve insanlar üzerine gözlemler yaptı, gözlemlerini tablolara
dönüştürdü.
Zonaro’nun İstanbul kent yaşamı üzerine yaptığı resimler 1894
1896 yılında bir Cuma günü, Zonaro Galata köprüsünden geçen “Ertuğrul süvari
alayı” ile karşılaştı, köprü üzerindeki bu manzara ve beyaz atlara hayran kaldı.
Her Cuma günü köprüye giderek gerekli detay ve eskiz çalışmalarını yaptı ve atölyesinde
resmi tamamladı. Münir paşa vasıtası ile bu resmi Sultan II Abdülhamit’e takdim
etti. Resmi çok beğenen Sultan II Abdülhamit, Zonaro’yu İkinci derece Mecidi
Nişanı ile mükaflandırarak, Ressam –ı
Hazreti Şehriyar (Saray ressamı) olarak devlet görevine atadı.
Galata köprüsünden geçen Ertuğrul alayı -1896
1896 yılında saray ressamı olarak atanmasının ardından Yıldız
saray bahçelerinde çalıştı ve saray bahçeleri ile ilgili peysaj resimleri yaptı. Bu dönemde Zonaro nu
atölyesini bir çok kereler ziyaret eden Şehzade Burhaneddin Efendi ve harem
ağası Nadir Ağa, kendisinden bir çok resim satın alarak , kolleksiyonerliğe bu resimler ile başladılar.
Yıldız sarayı bahçesinde peysaj resimleri yapan Zonaro dan,
bir müddet sonra Sultan II Abdülhamid’in
kızı Refia sultanın portresini yapması istendi, Başmabeyinci Faik beyin
rehberliğinde hareme götürüldü,. Böylece harem hayatı ile ilgili portre ve
resimler yapmaya başladı.
Yıldız
Sarayı ndan sultan Abdülaziz in Cuma selamlığına gidişi
Harem yaşantısı ve uzantısı ile ilgili resimleri
1900 senelerinde, sına-i nefiseden ayrılan üç öğrencinin
katılımı ile bir resim okulu açtı, Beyoğlu –Parmakkapı’daki bu okulda geceleri
ders vermeye başladı. Öğrencileri arasında o yılların önde gelen Türk
ailelerinden Doktor Rasim Paşa ve Enver Bey in kızları Mihri ve Celile hanımlar
ve Celal Esat Erseven de vardır. Kendisi açtığı bu okul vasıtası ile İstanbul’un
tüm yerli ve yabancı ileri gelenleri ile birlikte olmuştur.
1900 lü senelerde, Cihangir den sonra taşındığı Beşiktaş-Akaretler 50 numaralı atölye evi, İstanbul aydınlarının ve
önde gelenlerinin en gözde mekanlarından biri olmuştur. Her kesimden her insan,
uluslararası konuklar, değişik dinlerin ve mezheplerin ileri gelenleri ,
çalışmalarını görmek ve sadece onunla görüşmek üzere ziyaretine geliyorlardı. Enver
Bey, Einston, Churchill, Şehzade Abdülmecid efendi,
Monsignor Bonetti, Adolphe Thalaso, Camille Flammarion, Reşit Saffet Atabinen,
Osman Hamdi bey, Marshall von Bieberstein ziyarete gelen ünlü konuklardan
bazılarıdır. Güzel sanatlar okulu müdürü Hamdi bey, Mimarlar cemiyeti başkanı,
mimar Vallaury dostları arasındadır. İttihat terakkinin güçlü isimlerinden olacak
Enver Paşa ile yakın dosttur.
O dönemlerde görkemli bir törenle
uğurlanan Surre Alayı her yıl İstanbul’dan yola çıkar Mekke ve Medine ye kadar
bir kervan halinde yol boyunca katılan hacılar ile kalabalıklaşarak ilerlerdi. Konvoyun
en önündeki deve süslenir ve üzerine Sultanın Kabe’ye ve hicaz halkına
gönderdiği “Surre” denilen hediyelerin konduğu mahmel yerleştirilirdi. Her yıl
tekrarlanan bu törende Zonaro’ nun ilgisini çeken olaylardan dı. 1903 yılında “Surre alayının” Yıldız Sarayı
önünden uğurlanışını izledi, etüdler yaptı. Tablo tamamlandığında Sultan II
Abdülhamit e hediye etti. Eseri çok beğenen Abdülhamit kendisine bir isteğinin
olup olmadığını sorduğunda oğlunun Galatasaray Lisesinde burslu olarak okuması
talebinde bulundu. Zonaronun isteği kabul edildi ve oğlu Faustone 283 numara
ile Galatasaray Lisesine kabul edildi.
1904 yılında Rufai dervişleri ile
ilgilenmeye başladı ve onlarla ilgili resimler yapmaya başladı.
Rufai
Dervişleri ile ilgili resimleri
10 Muharrem gösterileri resmi
1905 de sultan II Abdülhamit, Zonaro dan, Fatih sultan Mehmet’in, İstanbul’u
kuşatmasını tasvir eden bir tablolar yapmasını istedi. Tamamladığı resimlerin,
Saray tarafından çok güzel bulunması nedeni ile maaşına zam yapıldı. Bu gün
elimizde bulunan İstanbul’un Fatih sultan Mehmet tarafından fethini gösteren
resimlerin büyük bir kısmı Zonaro tarafından yapılmıştır. Zonaro ayrıca Bellini
tarafından yapılan Fatih sultan Mehmet portresinin de reprodiksiyonunu yaparak
tablonun günümüze kadar sağlam bir şekilde gelmesini sağlamıştır. İstanbul’un
fethini tasvir eden resimlerinde Fatih sultan Mehmet in bindiği beyaz at sanki
Ertuğrul alayında bulunan atlardan biridir. Bu da Zonaro’nun Ertuğrul alayından
hakikaten çok etkilendiğini göstermektedir.
İstanbulun fethi ile ilgili resimleri
Sultan II Abdülhamit in tarihi birer
belge niteliğinde olan portrelerini 31 Mart isyanı günlerinde ve ortamında tamamlandı.
27 Nisan 1909 tarihinde Sultan II Abdülhamit tahttan indirildiğinde bu eserler
tamamlanmış durumda idi. Zonora tarafından yapılan üç portrede de Sultan
Abdülhamit in yüz ifadesine o karmaşık ortamın tedirginliği ve ezikliği
hakimdir.
II
Abdülhamit
II Meşrutiyetin ilanını izleyen
günlerde İmparatorluk için, için kaynıyordu. Evi, görevi ve sosyal çevresi
nedeni ile Zonaro, Akeretler, Beşiktaş ve Yıldız sarayı üçgeninde bütün bu
karmaşanın çok yakınında idi. Hatıralarında anlattığına göre 31 mart isyanı
korkunç başladı; Bütün şehir’e inanılmaz bir huzursuzluk ve endişe hakim oldu. Yıldız
Sarayını bombalamak isteyen Asar-ı Tevfik gemisinin komutanı Ali Kabuli bey, Yıldız
sarayının önünde kendi askerleri tarafından parçalanarak öldürüldü. Hareket
ordusu ile Avcı Taburları arasında meydana gelen kanlı ve acımasız sokak
çatışmalarının ortalarında korku ve tedirginlik ile bekledikleri günlerde Zonaro’
nun semt arkadaşı Enver Bey kapıyı çalarak babasını Zonarolara emanet eder.
Ertesi gün bütün şehri alt üst eden çatışmalar sonucunda kentin hakimiyetini
Jön Türkler ele geçirir ve bu zafer üstüne Zonaroların evinde Enver bey için
büyük bir davet verilir. Portresini yaptığı Enver paşa hatıra olarak Zonara ya,
boynundan hiç çıkartmadığı dürbünü hediye eder. Osmanlıda resim sanatının
kurucusu sayılan Ali Rıza Hoca da Zonaronun resmini yaptığı yakın arkadaşıdır.
Enver Paşa Ali Rıza Hoca
İttihatçılardan Enver beyin, 31 Mart
İsyanından sonra bir hafta içerisinde Berlin’e atanması ile Zonaro, büyük bir
değişimi acılar ile yaşayan İstanbul’da yalnız ve desteksiz kalır. İstanbul da
başta Sultan olmak üzere güç dengeleri değişmiştir.
Yeni yönetim sultan II Abdülhamit’in
ilgi gösterdiği ve sahip çıktığı iyi kötü her şeyi bütünü ile yok etme düşüncesinde
olduğundan Zonaro artık İstanbul da suçlu durumuna düşmüştür. Kendisine
İstanbul dan ayrılması söylenir. Bunun üzerine Fausto Zonaro ve ailesi 20 Mart
1910 günü , 56 yaşında iken Sirkeci Garından , Orient exprese binerek ülkesine
geri döner.
II Abdülhamit’i tahtan indiren
hareket, içinde dostu Enver Paşa ve tanıdığı diğer yetkililer olmasına rağmen,
Zonaro’yu zorla sevdiği ve verimli eserler verdiği bu topraklardan kopartarak
İtalya ya geri döndürmüştür.
1910 yılında İtalya ya geri döndükten
sonra yaşamını ilk bölümünü Roma daha sonra da San Romeo da geçirerek 1929
yılında vefat etti.
1911 yılında Roma da açtığı
atölyesinde, hala etkisinden kurtulamadığı Türk motifleri ve görüntüleri ile
resim yapmaya devam etti. Ancak Birinci Dünya savaşına giden süreçte Türk -İtalyan ilişkilerinin bozulması üzerine
yaptığı Türk temalı resimlerle hiç bir
sergiye katılamadı .
İtalya da iken Osmanlı motifleri ile yaptığı kızının resimleri
1911-1920 yılları arasında İtalyan
temalı peysaj çalışmalarına ağırlık verdi ise de, gene de en çok satan ve ilgi
duyulan eserleri İstanbul temalı olanlardır. Zonaro bu yıllarda koleksiyonunda
bulunan İstanbul temalı tablolardan yeni kopyaları üretmeye devam etmiştir.
1920 yılında eşinden ayrılarak, kızı ile birlikte yaşamaya başlamıştır
1924 yılında eski notlarını ve gazete
yazılarını kullanarak, İstanbul’da geçen anılarını “Venti Anni nel Regno di
Abdülhamid – memorie e opera “ adlı kitabı ile kitaplaştırmıştır.
Kader iki eski İstanbulluyu ; Zonaro ve Sultan Vahdettin’i, San Remoe de bir araya getirir. Yaşam
felsefeleri ve düşünceleri arasında hiçbir benzerlik olmamasına rağmen, bu
ikili zaman, zaman bir araya gelerek
belki de İstanbul özlemlerini gidermişlerdir.
15 Mayıs 1926 da Sultan Vahdettin’in
ölüm haberi üzerine kızı Mafalda’yı alarak hemen Sultan Vahdettin in yaşadığı
ve cenazesinin bulunduğu Villa Manolya ya gitmiş ve cenazesinin başında dua
etmiştir.
19 Mayıs 1929 tarihinde, 75 yaşında
iken vefat etmiştir.
Mezarı San Remo da buluna Foce
mezarlığındadır. Mezar taşında onun Osmanlı devlet ressamı olduğunu ifade eden
büyük bir Osmanlı tuğrası vardır..
OSMANLI DÖNEMİ POTRE RESİMLERİ
AİLE RESİMLERİ
Osmanlı dönemi kendi resimleri (1891-1910)
İtalya dönemi kendi resimleri (1911-1929)
Zonaro’nun
eşi
Zonoranın annesi ve çocukları
OSMANLI TOPRAKLARINDA
YAŞADIĞI DÖNEMİN GENEL DEĞERLENDİRİLMESİ;
1891-1910 yılları arasında geçen 19
yıl süresince, istanbulda bir Osmanlı olarak yaşamış, Osmanlı sanat ortamının
oluşmasına büyük katkı yapmıştır. İstanbula gelişinden sonra İstanbul konulu 1350
kadar resim yapmıştır. Sarayın dışında şeçkin kişilere de resim satarak ,
İstanbulda resim piyasasının oluşmasında büyük rol oynamıştır. İstanbulda
kaldığı süre içerisinde Avrupa da eser vermeyi ihmal etmemiş, dönem, dönem
İtalya ya giderek kısa süreli sergiler açmıştır. Eşi de fotoğrafçılığı
öğrenerek çok başarılı sonuçlar elde etmiştir.
Eserlerinin büyük çoğunluğunda resim
ettiği Salacak, Üsküdar, Akaretler, Galata köprüsü, ile ilgili resimler bu
bölgelerin 19, yy durumlarını yansıtan tarihi belgeler niteliğindedir..
Tulumbacılar, mesire yerleri,
balıkçılar gibi istanbulun günlük yaşantısını yansıtan çok eseri vardır. Hazreti
Hüseyin in şehit edildiği 10 muharrem törenlerini yansıtan çok güzel resimleri
vardır. Diğer yandan çok güzel porte resimleri vardır, Osmanlı sosyal yapısına
girmeye çalışmıştır.
Türk Osmanlı Tarihi konuları yansıtan
çok güzel resimler yapmıştır.
Bunların dışında İstanbulda yaşayan
kadınların günlük hayatını yansıtan çok güzel resimler yapmıştır. Kayıkta ya da
ev ortamında saz çalarken, sigara içerken betimlediği kadınların dışında hamam
görüntülerini yansıtan resimleri de vardır.
Resimleri gerçekçi ve belge
niteliğindedir.
Zonaro’ nun tablolarının tümünde
İstanbul un sıcak ve canlı renkleri egemendir, ışık hepsinde öne çıkan plastik
bir öğedir,,